Kiraya veren ev sahipleri kiracılarını istedikleri zaman evden çıkarabilmek için tahliye tarihi boş bırakılmış taahhüt alıyorlar. Tahliye taahhütü imzalayan kiracılar da her an evden çıkarılma korkusuyla yaşıyorlar.
Ancak bazı durumlarda kiracıların imzalamış oldukları tahliye taahhütünden korkmaları gerekmiyor.
Şöyle ki; uygulamada kiraya verenler, evli olan kiracılardan biri ile kira sözleşmesi yapıyorlar. Akabinde kira sözleşmesini imzalayan eş, kira sözleşmesini imzalamayan eşle birlikte burada yaşamaya başlıyor. Bu durumda kiralanan yer hukuki olarak aile konutu haline geliyor.
Eşlerden birisi diğer eşin açık rızası olmadan aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez ve aile konutu üzerindeki haklarını sınırlayamaz. Bu durumda tek başına tahliye taahhütü de veremez.
Peki kira sözleşmesinde imzası olmayan eş kira sözleşmesinin tarafı haline nasıl gelir?
Bu noktada kira sözleşmesini imzalamayan eşin kiraya verene yapacağı bildirimle kira sözleşmesinin tarafı haline gelmesi mümkün. Kira sözleşmesini imzalamayan eşe bu hakkı Türk Medeni Kanunu 194. Maddenin 4. Fıkrası vermektedir.
Yapılan bildirim kira sözleşmesini imzalamayan eşi kira sözleşmesinin tarafı haline getiriyor.
Bu noktadan sonra kira sözleşmesi iki eş tarafından imzalanmış gibi değerlendiriliyor ancak taahhütü eşlerden yalnız biri vermiş oluyor.
Bu durumda kira sözleşmesinin tarafı haline gelen diğer eş tahliye taahhütü vermediği için açık rızasının bulunmadığı kabul ediliyor. Kiraya verenin elinde bulunan tahliye taahhütü de geçersiz hale geliyor.
Geçersiz tahliye taahhütüne dayanarak hukuki süreci başlatan kiraya verene karşı İcra mahkemesinde şikayet yoluna gidilerek gönderilen tahliye emri iptal ettirilebilir. Gönderilen tahliye emri kamu düzenine aykırılık teşkil ettiği için Şikayet davasının açılması süreye tabi değildir.