Giriş

Tüketiciler ekonomik ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çektikleri zaman banka veya diğer finans kuruluşlarına başvurarak kredi sözleşmesi kurabilmektedir. Tüketici kredisi sözleşmesi Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Tüketici kredisi sözleşmeleri” başlıklı 22. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin tüketiciye bir menfaat karşılığı olarak kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği sözleşmedir. Tüketici kredisi sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekil şartına bağlıdır.

Kredi verenin haklarından biri teminat isteme hakkıdır. Bu durumda tüketici kredisi sözleşmelerinde kefalet söz konusu olabilir. Kefalet sözleşmesinin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nun “Tanımı” başlıklı 581. maddesinde yapılmıştır. Buna göre kefalet sözleşmesi kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşmedir. Kefalet sözleşmesi yazılı geçerlilik şartına tabidir.

Tüketici Kredisi Sözleşmelerinde Kefalet

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun tüketici işlemlerinde tüketici kefilini de koruyucu düzenlemeler getirmiştir. Kanun’un “Temel ilkeler” başlıklı 4. maddesinin 6. fıkrasında “Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır. Tüketicinin alacaklarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır.” denilmiştir. Aynı düzenleme Tüketici Kredisi Yönetmeliği’nin “Kefalet” başlıklı 28. maddesinde de yer almaktadır. Dolayısıyla tüketici kredisi sözleşmelerinde kefalet verilmesi halinde bu adi kefalet sayılır. Taraflar aralarında müteselsil kefalet olarak kararlaştırmış olsalar dahi adi kefalet hükümleri uygulanacaktır çünkü söz konusu kanun hükmü emredici hükümdür.

Tüketici kredisi sözleşmelerinde şahsi teminatların adi kefalet sayılmasının sonucu olarak alacaklı kredi verenin borcun ödenmesi için öncelikle borçlu kredi alana başvurması gerekir. Kredi veren ancak asıl borçlu borcunu ödemezse kefile başvurabilir, aksi takdirde kefil veren peşin dava def’i ileri sürebilir. Aynı alacak için rehin verilmiş ise de rehnin paraya çevrilmesi def’i ileri sürülebilir.

Tüketici kredisi sözleşmelerinde şahsi teminatların adi kefalet sayılmasının diğer bir sonucu olarak verilen tüm şahsi teminatlar bu yönde sonuç doğuran diğer sözleşmeler adı altında verilmiş olsa dahi adi kefalet kabul edilecektir. Böylece örneğin garanti sözleşmesi gibi tüketiciyi daha ağır şartlar altına sokacak teminatlar verilmesi söz konusu olamaz.

Bu düzenlemenin amacı hem tüketiciye kefil olunmasını kolaylaştırarak tüketiciyi korumak hem de tüketiciye kefil olan tarafı korumaktır. Ancak tüketici kredisi sözleşmelerinde kefaletin adi kefalet sayılması bakımından kefilin tüketici olup olmaması yönünde bir ayrım yapılmamıştır.

Adi Kefalet Sözleşmesi

Kefalet sözleşmesi asıl borcu doğuran sözleşmenin içinde olabileceği gibi ayrıca da düzenlenebilir. Türk Borçlar Kanunu m.583 uyarınca adi kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına ve kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihinin sözleşmede belirtilmiş olmasına bağlıdır. Kefilin sorumlu olduğu azami miktar ile kefalet tarihi kefilin el yazısı ile yazılmak zorundadır. Kefalet sözleşmesi kefil tarafından imzalanmalıdır ancak alacaklının da imzalaması gerekli değildir.

Adi kefile başvurulabilmesi için Türk Borçlar Kanunu m.585 uyarınca bazı şartlar söz konusudur. Bu şartların varlığı halinde kefil tartışma def’ini ileri süremez.

  • Borçlu aleyhine yapılan takibin sonucunda kesin aciz belgesi alınması
  • Borçlu aleyhine Türkiye’de takibatın imkânsız hâle gelmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi
  • Borçlunun iflasına karar verilmesi
  • Borçluya konkordato mehli verilmiş olması

KAYNAKÇA

  • Ayşe Arat, Tüketici Hukukunda Kefalet Sözleşmesi
  • Uğur Oğuz, Tüketici Kredilerinde Kefalet Sözleşmesi
  • Şule Uzun, Tüketici Kredisi Sözleşmeleri