Bu yazımızda kamu alacağının tahsili aşamasındaki ilk ayak olan “6183 sayılı Amme Alacakları Tahsili Usulü Kanunu Kapsamında Ödeme Emrinin Usülsüz Tebligatı” konusu açıklanacaktır.

Kamu alacakları açısından cebri tahsil söz konusu olduğunda alacaklı tahsil dairesi kamu gücünü kullanarak; ilgili alacağı tahsil etmekte ve buna ilişkin takibi yapmaktadır. Bu kamusal güç, alacaklı kamu idaresinin bizzat tarh ve tahakkuk ettirerek takip edebilmesini sağlar. Genel olarak Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile tanınan ve özel hukuk gerçek ve tüzel kişilerine tanınmayan bu kamu gücünü kullanma yetkisi, kamu alacağının kamu giderlerinin karşılığı olma özelliğinden kaynaklanan bir ayrıcalıktır. 

Kamu borcunu vadesinde ödemeyenler için 6183 Sayılı Kanun Kapsamında Ödeme Emri alacaklı kamu organı tahsil dairesince düzenlenir. Kamu alacaklarının korunması hakkındaki önlemler ile cebren tahsilinde uygulanacak esaslar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun düzenlenmiştir. 

Ödeme emri de kamu alacaklarının tahsili sürecinin ilk adımıdır. Alacaklı kamu idaresinin tek yanlı olarak düzenlediği bir belgedir. Ödeme Emrinin düzenlenmesi bir yönetsel (idari) işlemdir. Kamu alacağı vadesinde ödenmezse, cebren tahsil yolluna başvurulur. Ödeme emri de 6138 sayılı sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için düzenlenir. Ödeme emrinin tebliği, kamu borçlusuna tahakkuk etmiş kamu alacağının ödenmesi konusunda son kez yapılan bir uyarı niteliğindedir. Kamu alacağının bu uyarıya rağmen ödenmemesinin sonucu, cebren tahsil yöntemlerinin diğer aşamalarının başlatılarak uygulamaya geçilmesidir. 

ÖDEME EMRİNDE USÜL VE USÜLSÜZLÜK

Usulüne uygun ödeme emrinin tebliği, tahsil dairesi açısından cebren tahsil sürecini başlatırken kamu borçlusu açısından da tebliğ tarihinden itibaren hakların kullanımı ve yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından yasal süreleri başlatmaktadır. Ödeme emri tebliğ edilmeden kamu alacağı hakkında herhangi bir şekilde cebren tahsilat gerçekleştirilemez.

Anlaşılacağı üzere 6183 Sayılı Kanuna göre Ödeme Emri kamuya olan borcunu zamanında ödemeyen borçlu, üzerinde vergi mükellefiyeti veyahut vergi sorumluğu düşen kişi ve kurumlara yollanır. 

Kanunun 55. Maddesi ve devamında Ödeme Emri Düzenlenmiştir.

Amme alacağını vadesinde ödemiyenlere, 15 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumu bir “ödeme emri” ile tebliğ olunur.

Ödeme emrinde borcun asıl ve ferilerinin mahiyet ve miktarları, nereye ödeneceği, müd-detinde ödemediği veya mal bildiriminde bulunmadığı takdirde borcun cebren tahsil ve borçlunun mal bildiriminde bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapis ile tazyik olunacağı, gerçeğe aykırı bildirimde bulunduğu takdirde hapis ile cezalandırılacağı kayıtlı bulunur. Ayrıca, borçlunun 114 üncü maddedeki vazifeleri ve bu vazifeleri yerine getirmediği takdirde hakkında tatbik edilecek olan ceza bu ödeme emrinde kendisine bildirilir. 

Belediye hududu dışındaki köylerde bulunan borçlulara ödeme emirleri muhtarlıkça tebliğ olunur. Ödeme emirlerinin muhtarlığa tevdii tarihinden itibaren 15 gün içinde tebligat yapılmadığı takdirde ödeme emirleri tebliğ edilmemiş olan borçluların isimleri ödeme emri hüküm ve mahiyetindeki bir "ödeme cetveline" alınarak borçlular borçlarını ödemeye ve mal bildiriminde bulunmaya çağırılırlar. Ödeme cetveli köy ihtiyar kurulu kapısına bir örneği de köyde herkesin görebileceği umumi bir mahalle 10 gün müddetle asılmak suretiyle tebliğ olunur ve cetvelin asıldığı köy muhtarlığınca münadi vasıtasiyle ilan olunur. Cetvel asılırken ve indirilirken keyfiyet muhtarlıkça zabıt varakasiyle tesbit edilir. Cebren tahsil ve takip ödeme emrinin tebliği veya ödeme cetvelinin indirilmesi tarihinde başlamış olur. 

Borcunu vadesinde ödemiyenlere ait malları elinde bulunduran üçüncü şahıslardan bu malları 15 gün içinde bildirmeleri istenir.”

6183 sayılı kanunun 8. Maddesine göre ; 

“Hilafına bir hüküm bulunmadıkça bu kanunda yazılı müddetlerin hesaplanmasında ve tebliğlerin yapılmasında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.”

Anlaşılacağı üzere 6183 Sayılı Kanuna göre yapılan Ödeme Emirlerinde Tebligatların yapılması usülüne ilişkin Vergi Usul Kanununda kodifike edilmiş hükümler geçerlidir. Vergilendirme sürecinin tarhı, tahakkuku ve cezanın kesinleşmesi için geçmesi gereken vergi mahkemesinde dava açma süresini başlatacak olan, vergi yükümlüsünün bilinen adresine yapılması gereken tebligat işlemleri, Vergi Usul Kanunu’nun tebliğ hükümleri olan 93-106’ncı maddeleri çerçevesinde yapılacaktır ancak İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 60’ıncı maddesi gereğince, Danıştay ile bölge idare, idare ve vergi mahkemelerine ait her türlü tebliğ işlemlerine Tebligat Kanunu hükümleri uygulanacaktır . 

O halde bu kanuna göre tebligatların yazılı olarak yapılması şarttır. Tahakkuk fişinden dışında, vergilendirme ile ilgili olup hüküm ifade eden tüm tebliğler adresleri bilinen gerçek ve tüzel kişilere posta ile ilmühaberli taahhütlü olarak, adresleri bilinmeyenlere ilan yolu ile tebliğ edilir. Fakat ilgilinin kabul etmesi şartiyle, tebliğin daire veya komisyonda yapılması da söz konusu olacaktır ve bu tebligat da usulüne uygundur. 

Tüzel kişilere yapılan tebligatlarda müdür veya temsilciye tebliğin yapılması herhangi bir usulsüzlük doğurmayacaktır. Aynı şekilde tebliğ, kendisine tebligat yapılacak kimsenin bulunmaması halinde ikametgah adresinde bulunanlardan veya işyerlerinde çalışanlarına da yapılabilir. 

Burada dikkat edilmesi gereken husus muhatap yerine bu tebliğ yapılacak kimsenin görünüş ve fiziki özellikleri bakımından 18 yaşından aşağı olmaması ve bariz bir surette ehliyetsiz bulunmaması gerektiğidir. Aksi halde Ödeme Emrinin Tebliği usülsüz olacaktır.

Mükellef yerine geçen veli, vasi veya kayyım gibi vergi sorumlusu birden fazla olursa, tebliğ bunlardan yalnız birine yapılabilir. Şayet tebliğin mevzuu olan işe ayrı bir vasi veya kayyım bakmakta ise, tebliğ bunlara yapılır.

Ödeme emrinin düzenlenmesi ile alacaklı tahsil dairesi (örneğin; vergi dairesi)aynı zamanda kamu alacağının tahsili için cebri tahsilat işlemlerine de başlamış sayılır. Asıl borçlulardan tahsilat yapılamaması veya tahsilat yapılamayacağının anlaşılması halinde; kanuni temsilci, limited şirket ortağı, yabancı şahıs veya kurumların mümessilleri gibi borçtan sorumlu olanlara da ödeme emri tebliğ edilerek borcun ödenmesi veya mal bildiriminde bulunması istenilir.

Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 17.01.1997 tarihli, 1995/136 esas, 1997/16 karar sayılı kararında, “... Usulüne uygun olarak tarh ve tebliğ edilmeyen bir verginin tahakkuk ettiğinden ve yükümlüler acısından ödenmesi gerekli safhaya geldiğinden söz etmek mümkün değildir. Nitekim, ... sayılı Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararında da‘... Kendisine ödeme emri tebliğ edilen bir yükümlünün idarece hesaplanan vergiye ilişkin ihbarnamenin Vergi Usul Kanununun 93 ve müteakip maddeleri hükümlerine uygun bicimde tebliğ edilmediğini, ilan yoluyla yapılan tebliğin de hükümsüz sayılması gerektiğini ileri sürerek itirazda bulunması ve itiraz komisyonunca yapılan inceleme sonunda ihbarnamenin tebliğinde usulsüzlük olduğunun anlaşılması halinde, tahakkuk etmiş, yani ödenmesi zorunlu hale gelmiş bir vergi borcunun varlığından söz edilemeyeceği için, borcun doğmadığının kabul edilmesi ve bu iddiaları kapsayan dilekçelerin 6183 sayılı kanunun 58’inci maddesinin birinci fıkrasında yazılı ‘böyle bir borcu olmadığı’ deyimi içinde değerlendirilmesi’ gerektiği kabul edilmiştir.” denilmekte olup, kararda usulüne uygun bir şekilde yapılmayan tebliğin, vergi borcunu ödenmesi zorunlu bir hale getirmeyeceği belirtilmiş; aksine, usulsüz tebligat yapıldığı zaman mükellefin borcunun doğmayacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir.

Vergi Usül Kanunun 108. Maddesi uyarınca; tebligatlar, esasa etki etmeyen şekil hatalarından dolayı hukuki kıymetlerini kaybetmezler; başka bir deyişle usülsüz kabul edilmezler. Vergi ihbarı ile ilgili tebligatlarda mükellefin adının, verginin nevi veya miktarının, vergi mahkemesinde dava açma süresinin hiç yazılmamış olması veyahut görevli bir makam tarafından tanzim edilmemiş olması bu tebligatı hükümsüz kılacaktır. Esasa etki eden şekil hatalarının varlığı halinde, tebliğe konu belgeler hükümsüz sayılacaktır.

Ayrıca tebliğ yönteminde bir hata olması halinde de tebliğe konu belge hükümsüz sayılmamakla beraber ilgili tebliğ usulsüz ve geçersiz olacaktır. 

Tebligat Kanunu 32. Maddesine göre göre; “Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur” bu hükmün 6183 Sayılı Kanuna Göre Ödeme Emrinin Tebliği için de geçerli olduğunu söylemek gerekmektedir. Buna göre; muhattabın ilgili tebligat ve içeriğini öğrenme tarihinden itibaren dava açma ve itiraz süreleri de başlayacaktır. Tebliğin geçersiz olması ve ilgili tarafından öğrenilmemesi halinde dava açma süresi işlemeye başlamayacağı gibi, hatalı tebliğe dayanılarak davanın zamanaşımı nedeniyle reddedileceği iddiası da ileri sürülemeyecektir.

6183 Sayılı Kanunun 55. Maddesi 2. Fıkrasında belirtilen hususların tamamının Ödeme Emrinin içerisinde yer alması ve ödeme emrinin usulüne uygun tebliğ edilmesi gerekmektedir. Belirtilen hususlarda eksiklik olması halinde ödeme emri hukuka aykırı olacaktır. 

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55’inci maddesinde sayılan unsurlardan hangilerinin aslî hangilerinin tali ve tamamlayıcı unsur olduğu konusunda bir ayrım yapılmasının gerekliliği ön plâna çıkmaktadır. Kamu alacaklarının tahsilinde, cebren tahsil işlemlerini başlatabilmek için ödeme emrinde bulunması gereken unsurlar;

- Hangi takip şeklinin yürütüldüğüne dair açıklama taşıyan “ödeme emri” ibaresi,

- Kamusal borç ilişkisinin tarafları,

- Kamu alacağının asıl ve fer’ilerinin mahiyetleri ve miktarları,

- Kamu alacağının 15 gün içinde ödenmesi, ödenmeme durumunda borcun cebren tahsil olunacağı ihtarı olmalıdır.

Bu hususlarının tümünün bir arada bulunması gerekmektedir, yukarıda saydığımız unsurlardan birini taşımayan ödeme emrinin de eksikliğin niteliğine göre- yok hükmünde ya da iptal edilebilir kabul edilmesi gerekmektedir.

Danıştay 7. Dairesi. gün 1995/7420E., K.1997/1301K ve 26/03/1997 tarihli kararı ise şu şekildedir; 

“6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1. maddesinde; devlete il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli; gecikme zammı, faiz gibi fer`i amme alacakları... hakkında bu kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, 54. maddesinde ödeme müddeti içinde ödenmeyen amme alacağının tahsil dairesince cebren tahsil olunacağı öngörülmüş, 55. maddesinde ise ödeme emrinin nasıl düzenleneceği, hangi hususları kapsayacağı açıklanmıştır.

Anılan kanunun 54. maddesinden başlayan ve "Amme alacağının cebren tahsili" başlığını taşıyan cebri tahsil yöntemlerinin ilk aşamasını "Ödeme emri" oluşturmakta ve ödeme emri düzenlenip tebliğ edilmedikçe haciz yoluna başvurulması olanağı bulunmamaktadır.”

ÖDEME EMRİNİN USÜLSÜZ TEBLİGATI HALİNDE İTİRAZ VE DAVA YOLU

“Ödeme emrine itiraz:

Madde 58 – Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya
kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde
alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir. İtirazın şekli, incelenmesi ve itiraz incelemelerinin iadesi hususlarında Vergi Usul Kanunu hükümleri tatbik olunur.

Borcun bir kısmına itiraz eden borçlunun o kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermesi
lazımdır, aksi halde itiraz edilmemiş sayılır.
İtiraz komisyonu bu itirazları en geç 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetindedir.
İtirazında tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki amme alacağı % 10 zamla tahsil edilir.
İtiraz komisyonlarının bu konudaki kararları kesindir.””

Kendisine ödeme emri gelen borçlu;

  • borcun kendisine ait olmadığını, 
  • borcun sona erdiğini, 
  • borcun zamanaşımına uğradığını, 
  • borcun vadesinin henüz gelmediğini, 
  • borcun şarta bağlı bir borç olduğunu
  • borcunun ödeme emrinde yazan borçtan farklı bir borç olduğunu 

düşünüyorsa ödeme emrine itiraz eder.

6183 Sayılı Kanunun 58. Maddesi uyarınca usülsüz tebligat halinde yahut ödeme emrine itiraz halinde itirazlar, ilgili itiraz komisyonuna yapılacaktır.Ancak günümüzde itiraz komisyonları yürürlükte değildir. O halde bu itirazların ilgili idare mahkemesi ya da vergi uyuşmazlıklarında vergi mahkemelerine yapılması gerektiğini söylemek gerekmektedir.

 576 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca; Vergi mahkemeleri, Genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davaları, (a) bendindeki konularda 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasına ilişkin davaları, Diğer kanunlarla verilen işleri çözümler. Gerek ödeme emrine ve gerekse ödeme emri dışındaki vergi veya 6183 sayılı Yasa ile ilgili itirazlara alacaklı tahsil dairesinin bulunduğu yerdeki vergi mahkemeleri veya idare mahkemeleri bakacaktır. Aynı yargı çevresinde birden çok vergi mahkemesi ve idare mahkemesi varsa, bu durumda davaların dağılımı iş bölümü ilkesine göre yapılacaktır.
 Davalar tek yargıçlı mahkemede görülmüş ise, üst itiraz mercii Bölge İdare Mahkemesi; davalar üç yargıçlı mahkemece görülmüş ise üst itiraz mercii Danıştay olacaktır.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere uygulamada artık itirazlarıın 7 gün içerisinde hükmünün sonuçlandırılabilmesi mümkün görünmemektedir.