1. Giriş

İlamsız icra takibi para ve teminat alacakları bakımından geçerli olan ve alacaklının elinde herhangi bir belge veya ilam olmaksızın başlattığı icra takibidir.

  • İlamsız İcra Takibinde Yetki (Genel Yetkili İcra Dairesi)

İlamsız icra takibinde uygulanacak yetki kuralları İİK m.50/1 uyarınca kıyasen HMK’daki yetki kurallarıdır. Bu nedenle ilamsız icra takibinde genel yetkili icra dairesi HMK m.6’nın kıyasen uygulanması ile borçlunun yerleşim yeri olacaktır.

Borçlunun yerleşim yerinden maksat gerçek kişiler ve tüzel kişiler için farklılık arz eder. Gerçek kişi borçlunun yerleşim yeri MK m.19/1 uyarınca sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Tüzel kişi borçlunun yerleşim yeri ise MK m.51 uyarınca kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir.

  • Özel Yetkili İcra Dairesi Olarak Şube Yerleşim Yeri

İlamsız icra takibinde özel yetki kuralları olarak HMK m.8-16 hükümleri kıyasen uygulanır.

HMK m.14 şubeler ve tüzel kişilerle ilgili özel yetki kuralını düzenlemiştir. Buna göre bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla bir ticari işletmenin şubesinin işlemlerinden doğan para ve teminat alacaklarının ilamsız icra yoluyla takibinde de bu kuralın kıyasen uygulanması sonucu o şubenin bulunduğu yer icra dairesi de yetkilidir.

TSY m.118/1’deki tanıma göre; bir ticari işletmeye bağlı olup ister merkezinin bulunduğu sicil çevresi içerisinde isterse başka bir sicil çevresi içinde olsun, bağımsız sermayesi veya muhasebesi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kendi başına sınai veya ticari faaliyetin yürütüldüğü yerler ve satış mağazaları şubedir.

Bu durumda seçimlik bir yetki söz konusu olmakta ve alacaklı bir ticari işletmenin şubesinden olan para veya teminat alacağının takibini işletmenin merkezinin olduğu yer icra dairesinde yapabildiği gibi şubenin olduğu yer icra dairesinde de yapabilmektedir.

  • Örnek Karar

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2010/11-741 Karar: 2011/145 Karar Tarihi: 13.04.2011

"...Genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahındaki mahkemedir. Yani her dava, (kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça) açıldığı tarihte davalının (Medeni Kanun gereğince) ikametgahı sayılan yer mahkemesinde görülür ....

Bundan başka, bazı davalar için davalının ikametgahı mahkemesinin yanında, başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. Örneğin sözleşmeden doğan davalarda, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki mahkeme de yetkilidir (HUMK. m.10).

Şube kendi başına işlem (muamele) yapabilirse de, bu işlemden doğan hak ve borçlar merkeze aittir. Bu nedenle, şubenin yaptığı işlemden dolayı (merkeze karşı) merkezin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabilir.

Bundan başka, şube ile iş yapanlara kolaylık sağlamak için, şubenin işlemlerinden dolayı (merkeze karşı) şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceği kabul edilmiştir (HUMK. m. 17/1. cümle). Buna göre, bir gerçek veya tüzel kişinin başka bir yerde şubesi varsa, o şubenin işlemlerinden dolayı (yani o şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklar için), şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de dava açılabilir (Kuru, Baki- Arslan, Ramazan- Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 149).

....

Şubenin işleminden kaynaklanan uyuşmazlıklardan dolayı şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi, kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki niteliğinde olup, genel yetkili mahkemenin yetkisini ortadan kaldırmaz.

Şu durumda, davacı isterse şubenin işlemi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıkta davasını, genel yetkili olan gerçek veya tüzel kişinin yerleşim yerinin (merkezinin) bulunduğu yerdeki mahkemede açabileceği gibi, şubenin bulunduğu yer mahkemesinde de, açabilecektir. Davacı burada her iki yetkili mahkemenin birinde davasını açmak konusunda bir seçimlik hakka sahiptir ..."

Şubenin bulunduğu yer icra dairelerinin yetkisi, "şubenin yapmış olduğu işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla" sınırlıdır…”

KAYNAKÇA

Av. Akif ÇİMEN - Stj. Av. Beritan YAVİÇ