Kamulaştırmasız El Atma Nedir?

Kamulaştırma; kamu yararının gerektirdiği hallerde özel mülkiyette bulunan taşınmazların tamamının veya bir kısmının gerçek karşılıkları ödenmek suretiyle kamu tüzel kişilerine tesis edilmesidir. Ancak kimi zaman idare karşılıklarını ödemeksizin özel mülkiyette bulunan taşınmazlara fiilen el atabilmektedir. Bu durumda kamulaştırmasız el atmadan bahsedilir.

Kamulaştırmasız el atmanın yasal bir dayanağı yoktur. İdarenin gerçekleştirdiği eylem hukuka aykırıdır. Kamulaştırmasız el atmada Devlet, özel mülkiyete tabi olan bir taşınmaza hukuka aykırı olarak el koymaktadır.

Yargıtay'a göre Kamulaştırmasız El Atma Nedir?

Yargıtay bir kararında "Bir taşınmaza kamulaştırmasız el atıldığından bahsedebilmek için kamulaştırma yetkisine sahip olan idarenin sahiplenme kastı ile kamulaştırma yapmadan taşınmaza fiilen el atması gerekir." diyerek kamulaştırmasız el atmanın tanımını yapmıştır.

Kamulaştırmasız el atma fiili el koyma ile gerçekleşir. Yani idare (devlet) özel mülkiyete tabi taşınmazı fiilen kullanır.

Kamulaştırmasız El Atmanın Hukuki El Atma Şeklinde Gerçekleşmesi

Ancak uygulamada idarenin (devletin) taşınmaza fiili olarak el koymadan, yani taşınmazı kullanmadan, hukuki olarak malikin mülkiyet hakkını ihlal edebildiği görülmektedir. Bu duruma hukuki el atma denir.

Yargıtay konu ile ilgili "Uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği açıktır" demiştir. Bir başka deyişle taşınmaz fiilen kullanılmasada malikin mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ortaya koymuştur.

Bu durumda, imar planında kamusal fonksiyona tahsis edilen taşınmazı uzun yıllar imar programına alınmayan ve idarenin pasif ve suskun kalması sonucu mülkiyet hakkı ihlal edilen malikin de kamulaştırmasız el atma davası açabilmesi mümkündür.

Kamulaştırmasız El Atma Davası (Bedelin Talebi, Mülkiyetin Devri)

Bedel davası da denilmektedir. Kamulaştırmasız el atılarak mülkiyet hakkı ihlal edilen malik, hakkını ihlal eden idareye karşı bu davayı açabilir. Davacı malik, kamulaştırmasız el atılan taşınmazının bedelini talep eder. Dava sonucunda mahkeme, tespit edilen bedelin davalı idare tarafından malike ödenmesine ve taşınmazın tapuda davalı idare adına tesciline karar verir. Malik bu davayı açmak yerine kamulaştırmasız el atmanın önlenmesi (müdahalenin meni) davasını da açabilir. Seçim yapma hakkı hakkı ihlal edilen malikindir.

Kamulaştırmasız el atma davasında ek olarak ecrimisil de istenebilir. Bu durumda mahkeme taşınmazı hukuka aykırı olarak kullanan idarenin kullandığı süre için ödemesi gereken bedeli de ödenmesine karar verir.

Kamulaştırmasız El Atma Davası Hangi Mahkemede Açılır?

Kamulaştırmasız el atma davası Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılır. Bir kaç yıl öncesine kadar fiili el atmadan kaynaklanan kamulaştırmasız el atma davalarının asliye hukuk mahkemelerinde açılmasına karşın hukuki el atmadan kaynaklı kamulaştırmasız el atma davalarının idare mahkemelerinde açılması gerektiği söylenebilirdi. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin 2018 yılında aldığı karar sonrası bu durum değişmiştir. Artık fiili veya hukuki olsun, kamulaştırmasız el atma davalarının adli yargıda yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılması gerektiği görüşü mahkeme kararlarında yer almaktadır.

Kamulaştırmasız El Atmaya Karşı Açılabilecek Diğer Davalar Nelerdir?

Kamulaştırmasız el atılan taşınmazın maliki Devlet'e karşı dava açabilir. Yukarıda bu davalardan Kamulaştırmasız el atma davası hakkında bilgiler verdik. Bilgi verdiğimiz dava kamulaştırmasız el atılan ve hakkı ihlal edilen malikin devlete karşı ikame ettiği ve kamulaştırma bedelini talep ettiği dava türüdür. Bu davanın dışında hakkı ihlal edilen malik aşağıda yer verdiğimiz davaları da açabilir.

  • Kamulaştırmasız El Atmanın Önlenmesi Davası (Müdahalenin Men'i)

Türk Medeni Kanunu'nda "Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı her türlü haksız el atmanın önlenmesini dava edebilir" hükmü yer almaktadır.

Kamulaştırmasız el atılarak mülkiyet hakkı ihlal edilen malik, idarenin taşınmazından el çekmesini talep edebilir. Bu durumda malik taşınmazını idareye devretmek istememektedir. Ve devir için bedel talep etmemektedir. Malik taşınmazının eski haline getirilmesini de ek olarak isteyebilir.

El atmanın önlenmesi davasının açılabilmesi için fiili el atmanın mevcut ve devam ediyor olması gerekir.

El atmanın önlenmesi ile taşınmazın eski haline getirilmesinin istenmesi durumunda, eski hale getirme masraflarının taşınmazın bedelinden yüksek olması durumunda taşınmaz bedelinin ödenmesine ve taşınmazın idare adına tesciline karar verilebilir.

El atmanın önlenmesi davası açan malik, dava sürecinde davanın konusunu değiştirebilir. Davasını kamulaştırmasız el atma (bedelin talebi ve taşınmazın idareye tescili) davasına dönüştürebilir.

  • Ecrimisil Davası

Ecrimisil, haksız işgal edilen taşınmazın kira karşılığı olarak kabul edilmektedir. Malikin rızası dışında taşınmazının kullanılması durumunda malik tarafından haksız işgal edenden istenir.

Taşınmaz mal açısından ecrimisil miktarı en az kira bedeli kadar, en çok ise tam gelir yoksunluğu kadardır.

Ecrimisil davası tek başına açılabilir. Kamulaştırmasız el atma davası ile veya el atmanın önlenmesi davası ile birlikte de açılabilir.

  • İmar Planının İptali Davası (Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi İdarenin Yaptığı İmar Planından Kaynaklanıyorsa)

İmar planında değişiklik talebiyle yaptığı başvuru reddedilen malik İmar Planının İptali davasını açabilir. Bu dava idari yargıda görülür.

İdarenin kamulaştırma yapmaksızın bir taşınmaza hukuki olarak el atmasından dolayı malik; imar planında değişiklik talebiyle idareye başvuru yapabilir, imar planının iptali davası açabilir ya da tam yargı davası açarak zararının tazmin edilmesini isteyebilir.

 

Yazımızın devamında malikin kamulaştırmasız el atılarak ihlal edilen mülkiyet hakkını dava yolu ile kullanabilmesinin herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı olup olmadığına inceleyeceğiz.

Hak Düşürücü Süre

2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. Maddesinde ‘’Kamulaştırma yapılmış, ancak işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırma hiç yapılmamış iken kamu hizmetine ayrılarak veya kamu yararına yönelik bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmaz malın malik, zilyed veya mirasçılarının bu taşınmaz mal ile ilgili her türlü dava hakkı yirmi yıl geçmekle düşer. Bu süre taşınmaz mala elkoyma tarihinden başlar.’’ Hükmü yer almaktaydı. Bu madde kamulaştırmasız el atma durumlarında malikin yirmi yıl içinde dava hakkını kullanmasını öngörmekte, bu sürenin sonunda ise dava hakkının kullanılamayacağını ve taşınmazın idare adına tapu kütüğüne tescili ile sonuçlanmasına yol açmaktaydı. Bunun sonucu olarak hak sahipleri yirmi yıllık süre sonunda mülkiyetlerindeki taşınmazı kaybetmekte ve karşılığında hiçbir bedel alamamaktaydı.

Mülkiyet hakkı, kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerden yararlanma ve tasarruf olanağı verir. Mülkiyet hakkı hukukumuzda üstün bir hak olarak öngörülmüş Anayasa güvencesi altına alınmıştır. Anayasa’nın 35. maddesinde, herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen ve temel öğesinin "kamu yararı" olduğu kabul edilen kamulaştırma, bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının, kamu yararı için ve karşılığı ödenmek koşuluyla idarece kaldırılmasıdır. Bir başka anlatımla kamulaştırma kamu yararı amacıyla taşınmazın bedelinin peşin verilmek üzere kanunla gösterilen esas ve usullere uyularak malikin rızası aranmaksızın elinden alınmasıdır. Görüleceği üzere Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen kamulaştırma, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkına getirilmiş anayasal bir sınırlamadır.

Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına ilişkin 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.

Anayasa Mahkemesi Kararı

2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 38. Maddesinde hak düşürücü süre olarak taşınmaz mal ile ilgili dava hakkının yirmi yıl geçmekle düşeceği hükmü yukarıda belirtilen Anayasa ilkeleriyle değerlendirilmesi sonucunda Anayasa Mahkemesinin 2002/112 Esas 2003/33 Karar 10.4.2003 tarihli kararıyla aşağıdaki gerekçeler ile iptal edilmiştir.

  1. Anayasa’nın 13,35,46. maddelerine aykırılık

İlgili kararda Anayasa'nın sınırlarını belirleyerek izin verdiği kamulaştırma yöntemini kullanmadan yapılan el atmalar, itiraz konusu kurala göre yirmi yıl geçtikten sonra yasal bir kamulaştırmanın bütün sonuçlarını doğurduğu ve taşınmazın, idarenin adına tapu kütüğüne tescili ile sonuçlanabileceği belirtilerek idarenin kendisine Anayasa tarafından tanınan olanak ve yetkileri Yasa'ya uygun bir biçimde kullanmaksızın taşınmaza el atarak kamulaştırma ilkelerine aykırı davranamayacağı, yirmi yıllık hak düşürücü sürenin geçmesiyle taşınmaz malikinin her türlü dava açma hakkının engellenmesi ve taşınmazın hiçbir karşılık ödenmeden idareye geçmesinin, mülkiyet hakkının sınırlanmasını aşan, hakkın özünü zedeleyen bir durum olduğu ve bu yönüyle Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilmiştir.

  • Hukuk devleti ilkesine aykırılık

Kararda devletin veya bir kamu tüzel kişisinin kamulaştırma işlemi olmaksızın temel insan haklarından olan mülkiyet hakkına keyfi bir şekilde el konularak bireylerin sahip oldukları taşınmazları üzerinde özgürce tasarruf etmelerinin engellenmesinin ve yirmi yıl sonunda dava hakkı da tanınmayarak, mülkiyet haklarının ellerinden alınmasının hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu belirtilmiştir. Devamında şu açıklamalara yer verilmiştir;

‘’hukukun evrensel ilkelerine saygı duymak hukuk devleti olmanın gereğidir. Hukukun genel ilkelerinden birisi de mülkiyet hakkının "zamanötesi" niteliği, başka bir anlatımla mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramamasıdır. Bu nedenle, Medeni Kanun ve Borçlar Kanunu tarafından bir taşınmazın malik, zilyed veya mirasçılarına tanınmış olan hakların, hak sahiplerince yirmi yıl boyunca kullanılmaması, o kimselerin taşınmazla aralarındaki ilişkiyi fiilen kestiğini göstermiş olsa bile, o taşınmazla aralarındaki hukuksal ilişkinin sona erdiği anlamına gelmez. Devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olması, kazanılmış haklara saygı duyulmasını gerektirir. Kazanılmış haklara saygı ilkesi hukukun genel ilkeleri ve hukuk devleti kavramı içerisinde yer alır. Bu ilkenin temel amacı ise bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. maddesine de aykırıdır.’’

  • Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme

Avrupa İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye Ek Protokol'ün 1. maddesinde:

"Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." Hükmü yer almaktadır. Kararda bu sözleşme maddesine de değinilerek bu kural uyarınca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önüne gelen değişik davalarda kamulaştırmasız el koymayı mülkiyet hakkına aykırı bulduğu ve kamulaştırmasız el atmaların mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirildiği belirtilmiştir.

Sonuç Olarak

Anayasa Mahkemesinin 2002/112 Esas 2003/33 Karar 10.4.2003 tarihli kararıyla yirmi yıllık hak düşürücü süre öngören kanun maddesi Anayasa’nın 2,13,35 ve 46. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Bunun sonucunda kamulaştırmasız el atma davaları herhangi bir hak düşürücü süreye bağlı olmaktan çıkmıştır. Hak sahipleri kamulaştırmasız el atma durumlarında herhangi bir hak düşürücü veya zamanaşımına tabi olmaksızın dava haklarını kullanabilmelerinin önü açılmıştır ve böylelikle hak kayıplarının önüne geçilmiştir.