VERGİ TAKDİR KOMİSYONLARI

Vergi komisyonlarının görevleri Vergi Usul Kanunu madde 74’te düzenlenmiştir. Bu görevler yetkili makamlar tarafından istenilen matrah ve servet takdirlerini yapmak ve Vergi kanunlarında yazılı fiyat, ücret veya sair matrah ve kıymetleri takdir etmek olarak belirlenmiştir. Komisyonlar bu görevleri için de yazılı inceleme yetkisine sahiptirler. Bununla birlikte takdir komisyonu bu görevlerini yaparken takdir sebepleri bulunup bulunmadığını incelemez. Sadece hatalı gördüğü muamelelerde, ilgili vergi dairesini yazı ile uyarmaya mecburdur.  Bu sebeple komisyonca yapılan takdire sevk işlemlerine ilişkin incelemelerin vergi hukukunun temel taşlarından olan belirlilik, hukukilik gibi ilkelere aykırılığa sebep olmaması gerekmektedir.   

TAKDİRE SEVK İŞLEMİ 

Vergi Usul Kanununda, hakkında resen tarh sebeplerinden biri bulunan mükelleflerin hangi hallerde 135. maddede sayılan incelemeye yetkili olanlar tarafından incelemeye tabi tutulacakları, hangi hallerde matrah takdiri için takdir komisyonuna sevk edilecekleri konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, incelemeye sevk halinde incelemede geçen sürenin zamanaşımını durduracağına ilişkin de bir hükme yer verilmemiş olmasına rağmen, takdir komisyonuna sevk halinde zaman aşımının duracağı hükme bağlanmıştır. Düzenlemenin amacı tarh işlemine takdir komisyonunda geçen süre içerisinde vergi borcunun tarh zamanaşımına uğramasını önlemeye yöneliktir.

VERGİ ZAMANAŞIMI 

Zamanaşımı, süre geçmesi suretiyle vergi alacağının kalkmasıdır. Zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder. Vergi Usul Kanunu’nun 114 üncü maddesinde vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergilerin zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muameledir. 

Nitekim vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği yılı takip eden 5 yıl içinde vergi beyan edilmemişse ve vergi dairesi de bu durumu tespit edip tarh ettirmedi ise vergi mükelleften talep edilemez. Öte yandan matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Bununla birlikte Vergi Usul Kanunu’nun 138 inci maddesinde, “inceleme, neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman yapılabilir.” denilmektedir. 

Buna göre incelemenin yapılabilmesi için tarh zamanaşımı süresinin dolmaması gerekir. Dolayısıyla, tarh zamanaşımı geçtikten sonra vergi incelemesinin yapılma şansı ortadan kalkacaktır. Öte yandan kanuni düzenlemelere göre; tarh zamanaşımı süresini sonlandırmamak için vergi alacağı incelemeye tabi tutulabilir. Uygulamada bu konunun belirsiz olması ve hukuki bir kesinlik olmaması da vergi hukukunun temel ilkelerini sarsan bir düzenleme olarak yer almaktaydı.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI ÖNCESİ DÜZENLEME 

Vergi Usul Kanunu’nun 114 maddesinde düzenlenen zamanaşımı sürelerine ilişkin “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder.” ifadesi yer almaktaydı. Fakat bu durum vergi hukukunun temelleri olarak belirlenen ilkelere aykırılık teşkil etmekteydi. Nitekim Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin en önemli ilkelerinden olan hukuk güvenliği, belirliliği zorunlu kılar. Vergilemede belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, yasa kuralının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmesini gerektirir. Nihayetinde vergilendirme mükellefler yönünden güvensiz bir sisteme dönüşmemelidir.

Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olunmaması için vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, yaptırım gibi vergilendirmenin temel öğelerinden olan zamanaşımının da yasalarla belirlenmesi gerekir. Verginin yasallığı ilkesi, vergi kurumunun hukuksal yapısının temel koşulu olup oranının, alınma zamanının yönetim ve yükümlüler bakımından belirginliğine dayanır. Yükümlülere güven veren bu ilke, herkesi eşit biçimde kapsamına alan bir yurttaşlık görevinin göstergesini oluşturmaktadır.

Zamanaşımının durma süresinin belirsizliği, makul ve adil bir sürenin bulunmaması, vergi dairesince matrah takdiri için başvurunun sırf zamanaşımını durdurmak için keyfi olarak kullanılmasında güvence sağlamayacağı gibi yükümlüye vergi tahsilâtının geciktiği süre kadar gecikme zammı ve faizi uygulanacak olması da yükümlünün vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabilir. Dolayısıyla vergi mükellefleri yönünden uygulamada keyfiliğe, haksızlığa, eşitsizliğe yol açacak sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİK 

Yukarıda Anayasa Mahkemesi’nin kararında belirttiği gerekçeye de değinen sebepler üzerine, Vergi Usul Kanunu’nun 114. maddesindeki takdire sevk işleminin sınır konulmadan düzenlenmesi Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 08/01/2010 gün ve 27456 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.10.2009 tarih ve E: 2006/124, K:2009/146 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Kanunda anılan ifade; “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması, zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak işlemeyen süre her hâl ve takdirde bir yıldan fazla olamaz.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.  Yapılan değişiklik ile inceleme süresinin her hal ve takdirde bir yıldan fazla olamayacağı belirlenmiştir. Bu düzenleme ile vergi hukukunun temelini oluşturan hukukilik, yasallık ve belirlilik ilkelerine aykırılık teşkil eden hükümdeki eksiklik ortadan kaldırılmıştır. Bu şekilde tarh zamanaşımı süresi takdire sevk işlemi olsa dahi en fazla 6 yıla kadar uzayabilecek olup, komisyonların görevi gereği yetkilerini kötüye kullanması ve keyfi davranışlarının önüne geçilmiştir.