Tarım Hukuku, gelişen ve büyüyen tarım sektöründe ortaya çıkan uyuşmazlıklara çözüm bulmaktadır. Tarım alanında uzmanlaşan avukatlar söz konusu uyuşmazlıkların çözümünde önemli rol almaktadır.

Tarım sektöründe yaşanan gelişmeler, sektöre özel hukuk ihtiyaçlarını artırmakta, bu nedenle avukatların tarım hukukunda bilgi sahibi olması ve müvekkillerinin ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir.

TARIM’DA ORTAYA ÇIKAN UYUŞMAZLIKLAR, DAVALAR VE ÇÖZÜM YOLLARI

  • Tarla Bitkileri, Bitki Florası, Mer’a Alanlarında Tarım Yapılması

“Sanığın, mer’a olarak sınırlandırılan arazinin toplam 2854,41 metrekarelik kısmını sürmesi ve ekmesi şeklindeki eylemi nedeniyle arazinin toprak mineralleri ve yapısında bir bo­zulma meydana gelmemesi karşısında, sözü edilen arazinin 1960 yılından bu yana sanık dahil değişik kişilerce sürülmesi nedeniyle mer’adaki tek ve çok yıllık bitkilerin çıkmasının engellenip, bitki florasının bozularak arazinin ön­ceden tarla vasfına dönüşmesinden sonra yapılan suça konu yeni zirai faa­liyetin bir zarar doğurmayacağı da gözönünde tutularak, sanığın unsurları oluşmayan atılı kamu malına zarar verme suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır" Yargıtay 9. CD. 2010/14589 2012/4848

Dava konusu olayda mer’a alanının tarla olarak kullanılması ve bu nedenle tek ve çok yıllık bitkilerin çıkmasının engellenmesi suçlamasıyla yargılanan bir kişi vardır. Bu kişi söz konusu suçlamadan beraat almıştır. Bilindiği üzere mer’a alanlarında tarım yapılması söz konusu alanda bitki florasını bozabilmekte ve tek ve çok yıllık bitkilerin çıkmasına ve yetişmesine engel olabilmektedir. Mer’a alanlarının tarla olarak kullanılması ve bitki florasının bozulmasına sebep olmak suçtur. Ancak bahse konu olayda geçen yer uzun yıllardır farklı kişiler tarafından tarla olarak kullanılmış ve bitki florası zaten bozulmuştur. Bu nedenle yargılanan kişinin son yıllarda gerçekleştirdiği eylemin toprağa yönelik zararı söz konusu değildir. Sanık bu nedenle beraat etmiştir.

  • Kamulaştırmasız El Atılan Tarla Vasfında Yer İçin Değer Hesaplama

“Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Taşınmazın tarla vasfında kabulü ile ekilebilecek ürün gelirine göre değer biçilmesi yöntem itibarıyle doğrudur. Ancak; Çatalca Tarım İlçe Müdürlüğünün dosyada mevcut “Tarla bitkileri üretimi ve ortalama tahmini gelir-gider durumuna” ait 2003 yılı verilerinin incelenmesinde; dekar başına ortalama kg. verim miktarları buğday için 450 kg., kavun için 1600 kg. ve kavunun kg. satış fiyatı da 160.000 TL. olarak belirtilmesine rağmen, bilirkişi kurulu raporunda gösterilen verilerin çok üzerinde veriler alınmak suretiyle fazla bedele hükmedilmesi, doğru görülmemiştir.” Yargıtay HGK  2005/209 2005/218

Söz konusu uyuşmazlıkta kamulaştırmasız olarak idarece alınan yer için davacılar idareye karşı dava açmışlardır. Mahkeme dava konusu yer için bilirkişi raporu almış ancak bu raporda yer verilen bedelin üzerinde bir bedele hükmederek davayı sonuçlandırmıştır. Tarla vasfında yer için değerleme tarlanın alan başına veriminin karşılığı ile hesaplanmaktadır. Bu noktada Tarım ve İlçe Müdürlüğü’nün verileri bölgede tarım alanlarının verimliliğinin ölçülmesinde önem arz etmektedir.

  • Tohumdan Meydana Gelen Hastalık Nedeniyle Uğranılan Zarar

“Tohumculuk Kanunu'nun kapsam başlıklı 2. maddesinde " Bu Kanun; tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve diğer bitki türleri çoğaltım materyaline ait çeşitlerin ve genetik kaynakların kayıt altına alınması, tohumlukların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmalar ile ilgili düzenlemeleri kapsar." şeklinde düzenleme getirilmiştir. Tohum ve türevlerinin üretim ve satışı, gerekli izinlerin alınmasının bu kanun kapsamında düzenlendiği de gözetildiğinde, kanunun bu süreçte yer alan gerçek ve tüzel kişiler için uygulanması gerekir. Üretilen fide de madde kapsamında ifade edilen tohum ve türevlerine ilişkindir. Yine, 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu'nun 11. maddesinde" fiillerin ayrıca suç sayılma hali haklı saklı kalmak üzere, zarara neden olan kusurlu tohumluğu üreten, satan, dağıtan, ithal eden veya başka şekilde piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiler, meydana gelen zararı müteselsilen tazmin etmekle yükümlüdür. Bu zararları, kusurları oranında birbirlerine rücu edebilirler.

Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, herhalde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir." hükmünü içermektedir. “ Yargıtay 13. HD. 2016/25892 2019/12678

Dava konusu olayda tarım yapan çiftçi tohum satın almıştır. Aldığı tohumları ekmiş ve gerçekleştirdiği tarım faaliyetin sonuç almak istemiştir. Ancak gelişen tohumsal hastalık nedeniyle istediği verimi alamamış ve zarara uğramıştır. Gerçekleşen zararının sebebi; tohumların tarım yapmaya uygun olmamasıdır. Söz konusu zararın tazmini için açılan davada yukarıda yer verilen tohumculuk kanunu esas alınmaktadır. Bu tür davalarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus hak düşürücü süre niteliğinde olan dava açma süresidir. Bu noktada tohum nedeniyle zarara uğrayan kişilerin ellerini çabuk tutması, dava açma süresini kaçırmaması önemlidir. Çünkü dava açma süresi zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay ve her halde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıldır. Konu hakkında tarım alanında uzman avukatlara danışılması yaşanabilecek hak kayıplarını önleyecektir.

Bir başka karar için okumaya devam edebilirsiniz;

“Davacı davalı’dan, Crimsan Tide F 1 cinsi Karpuz Fidelerini satın aldığını, tekniğine uygun olarak yetiştirdiği halde, meyvelerin üzerinde zamk şeklinde akıntılar oluşup meyveleri çürüttüğünü, 28.7.2009 tarihinde tesbit yaptırdığını, bakteriyel bir hastalık olan meyve yanığı hastalığının tesbit edildiğini bildirerek 86.114 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın satıcı ve üretici firmalardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davacı davalı G.. Fidenin ürettiği ve diğer davalılardan satın aldığı karpuz fidelerinin hastalıkla bulaşık olması nedeniyle zararlarının tahsili için eldeki davayı açmışlardır.

Dava, zarara uğrayanın zarara uğradığının tespit edilmesinden itibaren altı ay içinde, her hâlde zararın meydana gelmesinden itibaren iki yıl içinde açılabilir.” hükmünü içermektedir. Dava konusu karpuz fidelerinin gelişmeyip çürümeye başlaması üzerine davacılar mahkeme aracılığı ile tesbit yaptırmış, tesbit dosyalarında alınan bilirkişi raporlarının tebliği ile dava konusu zararın karpuz fidelerindeki bakteriyel hastalıktan ileri geldiği öğrenilerek eldeki davalar açılmıştır. Mahkemece tarafların sorumluluklarının ve süresinde dava açılıp açılmadığı hususlarının 5553 sayılı Tohumculuk Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.” Yargıtay 13. HD. 2013/1592 2013/1980

  • Bitki Koruma

“Davacı şirket adına ... tarih ve ... ruhsat sayısıyla kayıtlı "..." isimli bitki koruma ilacının Bitki Koruma Ürünleri Kontrol Yönetmeliği'ne aykırı olduğundan bahisle ruhsatının iptaline ilişkin davalı idare işleminin iptali istemiyle açılan dava sonucunda, Mahkeme tarafından; Yönetmelikte öngörülen idari para cezasından sonra ikinci yaptırım olan ruhsat iptalinin uygulanması için birinci idari yaptırım üzerine; firmaya ürünlerini ruhsat değerlerine çekmesi için süre verilmesi ve dolayısıyla tekerrür hükmünün uygulanabilmesi için farklı üretim tarihlerine ait numunelerin incelenmesi gerektiği halde üretim tarihleri aynı olan ürünlerin analize sokulması sonucu idari para cezası ve ruhsat iptali işlemi tesis edilmesinin mümkün olmadığı, bunun yanı sıra tekerrüre dayanak alınan idari para cezasının İstanbul 12. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararıyla iptal edildiği ve ruhsat iptali şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen kararın temyizen incelenerek bozulmasına karar verilmesi istenilmektedir.” Danıştay 10 D. 2013/7580 2016/2791

Yukarıdaki olayda davacı bitki koruma ilacı üreten bir firmadır. Söz konusu ilacın üretimi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın denetimine ve ruhsatına tabidir. Davacı şirketin üretimini yaptığı ilacın ruhsatı Bitki Koruma Ürünleri Kontrol Yönetmeliği’nde yer alan  kriterleri taşımadığı gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bitki Koruma İlacı üreten davacı şirket ruhsat iptali kararının iptali için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na karşı dava açmıştır. Ruhsat iptalinin ilk yaptırım olmadığını, ilk yaptırımın idari para cezası olduğunu ancak Bakanlığın aynı gün üretilen ilaçları gerekçe göstererek iki yaptırımı da uyguladığını söylemiştir. Danıştay ilk derece mahkemesinin kararını usul ve yasaya uygun bulmuştur.

  • Organik Tarım Teşvikinin İptaline Karşı Dava

“Ankara 2. İdare Mahkemesinin kararıyla; Danıştay Onuncu Dairesinin bozma kararına uyularak, 2011 üretim yılı içerisinde davacının müteşebbisi olduğu şirket tarafından gerçekleştirilen denetimlerde organik tarıma aykırılık bulunmadığı yönünde rapor düzenlendiği, her ne kadar davalı idarece davacının kullandığı tohumlukların konvansiyenel ilaç içerdiği ileri sürülmekte ise de, kullanılan tohumlukların sertifikalandırma işlemlerinin doğru yapılıp yapılmadığı, davacının bu ürünlerde konvansiyonel ilaç kullanıldığı konusunda bilgi sahibi olup olmadığı, diğer bir deyişle üretimi esnasında konvansiyonel ilaç kullanılmış tohumlukların kullanılmasının davacının kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konularının aydınlatılmadığı, 2013 yılında hazırlanan soruşturma raporunda yer alan uydu görüntülerinden ise, davacıya ait arazilerde ekim yapılmadığının hiçbir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde anlaşılmasının mümkün olmadığı dikkate alındığında, davacının 2011 üretim döneminde organik tarım mevzuatı hükümlerine aykırı faaliyette bulunarak organik tarım desteğinden haksız olarak yararlandığından bahisle tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı; dava konusu Bala Kaymakamlığı İlçe Tahkim Komisyonu Kararının, davacının, 2011 yılı organik tarım desteği kapsamında yararlandığı 13.177,50 TL'nin geri istenilmesine ilişkin kısmının iptali istemiyle davacı tarafından açılan davada, Ankara 9. İdari Dava Dairesince verilen karar ile dava konusu işlemin iptaline kesin olarak karar verildiği; Bala Cumhuriyet Başsavcılığınca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmek üzere hazırlanan fezlekede, davacının bilerek organik tarıma aykırı tohum kullandığına ilişkin bir tespit olmadığı gibi F1 Ltd. Şti. tarafından düzenlenen kontrol tutanaklarının sahte olduğu yönünde de bir tespitin bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.” Danıştay 10 D. 2019/11578 2020/67

Bilindiği üzere organik tarım devlet eliyle desteklenmekte ve organik tarım yapanlara nakdi destek verilmektedir. Bu destekten yukarıda yer alan davanın davacısı da faydalanmıştır. Devamında davacı çiftçinin organik tarım yapmadığına yönelik denetim sonucu rapor hazırlanmış ve çiftçiden geriye dönük verilen teşviklerin iadesi istenmiştir. Söz konusu idari işleme karşı çifti dava açmıştır. Denetim sonucu hazırlanan raporlarda davacının bir dönem tarım dahi yapmadığı, tarım yaptığı dönemlerde konvansiyonel ilaç içeren tohumluklar kullandığı yer almıştır. Mahkeme söz konusu ilaç içeren tohumlukların davacı çiftçinin kusurundan mı yoksa tohum satıcısından mı kaynaklandığının tespit edilemediğini, uydu görüntülerinden de tarım alanlarının boş bırakılıp bırakılmadığının şüpheden uzak tespit edilemediğini söylemiştir. Bu doğrultuda davacı çiftçinin haklı olduğuna ve teşviklerin iptalinin iptaline karar vermiş, İlçe Tahkim Komisyonu’nun kararını kaldırmıştır.