• Termik Santrallerin Tarım Alanlarına Verdiği Zararın Tazmini

“Dava konusu taşınmazların toprak yapısı araştırılarak, tarım toprağı özelliğini kaybedip kaybetmediği, kömür küllerinin kalıcı etki meydana getirip getirmediği, taşınmaz tarım toprağı özelliğini kaybetmişse veya kalıcı etki meydana gelmişse bunun davalıya ait işletmeden kaynaklanıp kaynaklanmadığı, bu kayıp ve kalıcı etkinin hangi oranda olduğu; yine toprağa karıştığı iddia edilen maddelerin taşınmazın bulunduğu yerde yetiştirilecek ürüne zarar verip vermediği, ürünün gelişmesini ve beslenmesini etkileyip etkilemediği, etkilemişse bunun hangi oranda gerçekleştiği de gerekirse ilgili birimlerde analiz yaptırılarak belirlenmelidir.” Yargıtay HGK 2012/1284 2013/834

Dava konusu olayda tarım alanlarının bulunduğu bölgede termik santral yer almaktadır. Davalı Termik santral kalitesi düşük linyit kömür kullanmakta ve bu faaliyetin ortaya çıkardığı zararlı atıklar çevreye zarar vermektedir. Davalı avukatı söz konusu termik santralin mevzuata uygun olarak çalıştığını ve atıkların yüzde doksan dokuz oranında filtrelendiğini çevreye zarar vermediğini söylemiştir. Davacılar ise tarım alanlarında verimin düştüğünü yetiştirilen ürünlerin ve toprağın zararlı maddeler içerdiğini söylemişlerdir. Söz konusu davada mahkeme somut olarak durum ve zarar hakkında rapor hazırlanmasını ve sonuca göre karar verilmesi gerektiğini söylemiştir.

  • Tarımsal Biyoteknoloji Ve Gdo Cezası

“Madde 15 – (1) GDO ve ürünlerini bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ithal eden, üreten veya çevreye serbest bırakan kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu Kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde ithal edilen veya işlenen GDO’ları veya GDO ve ürünlerini, ithal izninde belirlenen amaç ve alan dışında kullanan, satışa arz eden, satan veya devreden ya da bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan, kabul eden, nakleden veya bulunduran kişi, dört yıldan dokuz yıla kadar hapis ve yedi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Bu Kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde ithal edilen veya işlenen GDO’lardan elde edilen ürünleri, ithal izninde belirlenen amaç ve alan dışında kullanan, satışa arz eden, satan veya devreden ya da bu özelliğini bilerek ve ticari amaçla satın alan, kabul eden, nakleden veya bulunduran kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Yalan beyanda bulunarak bu Kanun hükümlerine göre alınması gereken ithal veya işleme iznini alan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Biyogüvenlik Kanunu

Genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan sağlığına ve doğal gen zenginliğine ne gibi zararlar verdiğini tam olarak bilmiyoruz. Ancak zarar verdiğini biliyoruz. GDO’nun artılarından çok eksilerinin bulunması devletler eliyle önlemler alınmasına neden olmuştur. Bu kapsamda Almanya’da GDO’nun çoğu formu yasaklanmıştır. Ülkemizde de GDO ve ürünlerinin kullanılması kanun hükümlerine tabii kılınmıştır. Bu kanun hükümlerine aykırı olarak GDO ürünleri kullanan kişilerin cezalandırılmasına yönelik yukarıda yer verdiğimiz ceza hükümleri getirilmiştir.

  • Mer’a Davaları

“Mahkemece yöreyi iyi bilen, komşu köylerden seçilecek yaşlı ve tarafsız mahalli bilirkişiler ve ziraat mühendisi bilirkişi aracılığıyla mahallinde yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın kim tarafından nasıl ve ne şekilde kullanıldığı araştırılmalı, bu hususta davalı tarafın 05.11.2012 tarihli cevap dilekçesinde gösterdiği diğer tanıklar dinlenmeli, tüm deliller birlikte değerlendirilerek taşınmazın mera olup olmadığı açıklığa kavuşturulduktan sonra bir karar verilmelidir.”

Bilindiği üzere Mera, yaylak ve kışlakların kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye aittir. Bu yerler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu yerler kanun gereği özel mülkiyete konu olamaz. Ancak uygulamada köy yerlerinde bulununan alanların mer’a alanı mı yoksa senetsizden veya başka bir halden özel mülkiyete ait olduğu mu tartışma ve dava konusu olmaktadır. Bu tür davalarda mer’a kanunu hakkında uzman bir avukatın konuyu takip etmesi hak kaybının önlenmesi açısından önemlidir.

Yukarıda yer alan davada Yargıtay; dava konusu yerin mer’a alanı olup olmadığının geniş kapsamlı araştırmayla tespit edilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu araştırmada tanıkların dinlenmesini, taşınmazın kim tarafından ne şekilde kullanıldığının araştırılmasını, yaşlı ve tarafsız bilirkişiler ve ziraat bilirkişisi ile dava konusu yerde keşif yapılmasını istemiştir.

  • Tarımda Doğal Afet Hasarları

“Davacı vekili, davacı M.. A..'ün Hekimhan, Salıcak Köyü 111 ada 80 parsel numaralı taşınmazda bulunan kayısı bahçesinin ürünlerini 1410023 numaralı poliçeyle davalı T.. T..'e Hekimhan Ziraat Bankası Şubesi aracılığıyla sigortalattığını, davacının kayısı bahçesine 29/05/2011 tarihinde ve müteaddit defalar dolu yağdığını ve ürün hasarı ve kalite kaybı meydana geldiğini, davacının hasar ihbarı üzerine gelen sigorta eksperinin hasar oranını %67 olarak belirlediğini, Hekimhan Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/4 D.İş sayılı delil tespit dosyasına sunulan uzman bilirkişi raporunda hasarın %70 olarak tespit edildiğini, bu orandaki zararın ise %10 muafiyet düştükten sonra 48.750,00 TL olduğunun belirlendiğini ileri sürerek, 48.750,00 TL dolu hasarı bedelinin davalı T.. T..'den delil tespiti tarihinden itibaren işleyecek faiziyle beraber tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporu kapsamından, davacının maliki olduğu Hekimhan İlçesi, Salıcık Köyü, 111 ada 80 parseldeki taşınmazı üzerinde bulunan kayısı ağaçlarını her türlü doğal afete karşı davalı kurum T.. T..'e sigortalattığı, 20/06/2013 havale tarihli bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, davacıya ait bahçede bulunan sigortalı kayısı ağaçlarının doludan zarar gördüğü ve sigorta poliçesindeki özel şartlara göre muafiyet indiriminden sonra dolu nedeniyle meydana gelen bu hasardan davacı zararının 111 ada 80 nolu parselde 42.562,50 TL olduğu, yine sigorta poliçesindeki özel şartlara göre davalının meydana gelen bu zarardan sorumlu olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 42.562,50 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.” Yargıtay 11. HD. 2014/12858 2014/20134

Dava konusu olayda tarım yapan davacı kayısı bahçesinin ürünlerini sigortalatmıştır. Akabinde beklenmedik riziko gerçekleşmiş, dolu yağmış ve davacının kayısı bahçesinde zarar meydana gelmiştir. Tarım yapan davacı dolu nedeniyle uğradığı doğal afet zararını sigorta şirketinden talep etmiş ancak sigorta şirketi bu ödemeyi yapmamıştır. Devamında tarım yapan yukarıda alıntıladığımız davayı açmış ve sigorta şirketinden poliçe kapsamında zararını talep etmiştir. Bilirkişiler tarafından yapılan araştırmada kayısı yetiştiricisinin dolu nedeniyle uğradığı zarar hesaplanmış ve poliçe kapsamında yer alan muafiyet uygulanarak 42.562,50 TL zarara hükmedilmesi gerektiği söylenmiştir. Mahkemede bu yönde karar vermiş, sigorta şirketinin tarım alanında meydana gelen zararı tazmin etmesi gerektiğine hükmetmiştir.

  • Seracılık

“Davalı (Elektrik şirketi) tarafından farklı tarifenin uygulanmasından kaynaklanan hatalı tahakkuk nedeniyle, tarımsal sulama tipi abone ile ticarethane tipi abone arasındaki tarife fiyat farkı geriye dönük olarak "ek tahakkuk" yapılarak talep edilmiştir. Mahkemece bilgisine başvurulan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, davacının tarımsal sulama abonesi olup, aynı zamanda seracılık faaliyetinde bulunduğu, seracılık faaliyetinin ise, ticarethane abone grubu içinde yer aldığı, davacının başlangıçta tarımsal sulama faaliyeti yaptığı, sonrasında kısmen seracılık faaliyetine de başladığı, bu durumda iki tesisin ölçü sisteminin ayrılarak iki ayrı aboneliğe dönüştürülmesi ve tarifenin değiştirilmesi için abonenin yazılı olarak bilgilendirilmesi gerektiği, davalı elektrik şirketinin davacı aboneliğinde seracılık yapıldığını belirlemesi sonrasında geriye dönük ticarethane abone grubu ile tarımsal sulama abone grubu tarife fiyat farkı ile ilgili geriye dönük tahakkuk yapmasının mevzuata uygun olmadığı, davacının bu fatura ile ilgili davalı elektrik şirketine bir borcunun olmayacağı vurgulanmış, mahkemece bu rapor doğrultusunda karar verilmiştir. Hatalı tahakkuk uygulanması sonucu dağıtım şirketi lehine doğan alacaklarda, tüketimin hesaplanacağı süre konusunda bir sınırlama getirmemiş, dava tarihinde yürürlükte olan yönetmeliğe göre ödeme bildirimine ilişkin bu ve benzeri hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tüketimin hesaplanması gerekmektedir.” Yargıtay 3. HD. 2016/953 2016/2182

Bilindiği üzere seracılık faaliyetine uygulanan elektrik tarifesi ile tarımsal sulamaya uygulanan elektrik tarifesi aynı değildir. Seracılık faaliyetine ticarethane tipi elektrik faturası tahakkuk ettirilmektedir. Bu konuda teşvik yapılması gerektiği açıktır. Ancak mevcut yasal düzenleme şimdilik bu şekildedir.

Yer verdiğimiz dava alıntısında; seracılık faaliyetine sonradan başlayan ve tarımsal üretim de gerçekleştiren davacıya elektrik şirketi tarafından geriye dönük ticarethane tipi abonelik tahakkuku gerçekleştirilmiştir. Davacının seracılığa başladığı tarih söz konusu faturalandırmada göz önüne alınmamıştır. Ayrıca elektrik kullanımının bir bölümü tarımsal sulamada kullanılmaya devam ettiği halde sanki tamamen seracılık yapılıyormuş gibi faturalandırmıştır. Mahkemede, bu hususlar göz önünde bulundurulmadan yapılan geriye dönük tahakkukun hukuka aykırı olduğuna hükmetmiştir. Yapılan hukuka aykırı faturalandırma nispetinde kaçak elektrik tahakkuku faturalandırmasının da hukuka aykırı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

  • Ecrimisil, Tarımsal Ürün Ve Çok Yıllık Ürün Veren Ağaçların Değerlemesi

“Bu durumda çekişmeli taşınmazın ne kadarlık bölümünün fındık bahçesi, tarla ve çalılık olduğu, ayrıca halihazırda orman ağaçlarının bulunduğu kesimler ile davalı K3 ve babası K4 tarafından dikilen fındıklıkların yüzölçümleri belirlenmeli, kadastro paftası üzerinde ayrı renkli kalemlerle gösterilmeli, orman ağaçlarının türleri (meyveli ve meyvesiz olup olmadıkları) , yaşları ve bu ağaçlardan ne şekilde gelir elde edildiği (yapacak, yakacak, meyvelerini toplamak vb) yönünde ziraat bilirkişisinden rapor alınmalıdır.” Yargıtay 1 HD. 2014/4964 2014/9686

Bilindiği üzere paylı mülkiyete sahip paydaşlardan hakkını alamayan paydaş, hakkını vermeyen paydaştan hakkını ecrimisil olarak isteyebilir. Söz konusu ecrimisin talebi tarım alanları ile ilgili ise tarım alanında uzman bir avukatın davayı takip etmesi yerinde olacaktır. Bu noktada gerekli raporların aldırılması ve takip edilmesi önemlidir. Yukarıda yer alan davada; yapılan tarımsal faaliyetin veriminin ziraat bilirkişileri tarafından hesaplanacağı görülmektedir. Bu hesaplama akabinde davacılar haklarını vermeyen paydaşlardan dava yoluyla haklarını alabileceklerdir.

  • Villa, Konut Bahçesi Bakım Sözleşmeleri; Bahçenin İlaçlanması, Temizliği ve Peyzajı Hizmetinden Kaynaklanan Davalar

“Davacı vekili 07/11/2016 tarihli dava dilekçesiyle; müvekkilinin A1 adresindeki taşınmazın sahibi olduğunu, taşınmazın bahçesinin bakım ve temizlik işlerinin uzun yıllardır davalı tarafından yapıldığını, bakım ve ilaçlama işlerinin doğru yapılmaması, işlerin aksatılması, yanlış zamanda sulama yapılması, yeterli ve doğru hizmet verilmemesi nedeniyle bahçenin kullanılmaz hale geldiğini, konuya ilişkin olarak Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/39 D.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, iddialarının bilirkişi raporu ile doğrulandığını, yapılan tespit uyarınca oluşan zarar 4.400-TL ve 800-TL tespit masrafları olmak üzere 5.200-TL'nin ödenmesi için davalıya ihtarname keşide edildiğini, ancak talebin davalı tarafından kabul edilmediğini belirterek şimdilik 4.400-TL zararın davalıdan tahsilini istemiştir.

Villa Bahçeleri Bakım Sözleşmesi yapılmıştır. Sözleşmede, tüm bahçe bakımı olarak; çim biçme, sulama ilaçlama budama gübreleme (tabii ve suni) çiçek dikimi, bitki nakilleri ve danışmanlık hizmetlerinin davalı tarafından yerine getirileceği anlaşılmaktadır.

Mahkemece; davacıya ait villa tipli taşınmazın bahçe bakımının davalı tarafından yapıldığı, tespit dosyası ile yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen raporlara göre davalı tarafından bakım işi hatalı ve yanlış yapıldığından davacının zarara uğradığı, davalı tarafından verilen hizmetin ayıplı olduğu gerekçesiyle; Davanın KABULÜ ile, 4.400-TL alacağın temerrüt tarihi olan 24/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir.” Ankara BAM 3 HD. 2018/1210 2019/144

Villa Konut bahçeleri bakım sözleşmelerinden kaynaklanan hizmetlerin tam ve gereği gibi ifa edilmemesinden (yerine getirilmemesinden) dolayı uğranılan zarar ve ödenen para geri istenebilir. Bu davalar için konu hakkında bilgi sahibi avukatın hukuki yardımına başvurulabilir.

Yukarıda yer alan davada villa bahçesi için hizmet alımı söz konusudur. Ancak alınan hizmet tam ve gereği gibi ifa edilmemiş ve villa sahibi zarar görmüştür. Söz konusu zarar değişik iş dosyasıyla tespit ettirilmiş ve devamında açılan eda davası ile talep edilmiştir. Mahkeme talebin yerinde olduğuna ve hizmet borçlusunun zararı karşılamasına hükmetmiştir.