Tüp Bebek Merkezlerinde gerçekleştirilen uygulamalardan bir diğeri de üremenin korunmasını amaçlayan üreme hücrelerinin veya embriyoların dondurulması ile saklanması işlemidir.

Sağlık sorunları nedeniyle ya da genetik olarak çocuk sahibi olamama ihtimaliyle karşılaşan bireyler üreme hücrelerinin dondurulması ile saklanmasını talep edebilir. Yapay döllenme ile birden çok sağlıklı embriyosu gelişmiş olan evli eşler de embriyolarının dondurulması ile saklanmasını isteyebilmektedir. Erkek ve kadın donörlerden bu üreme hücrelerinin veya embriyoların alınması, saklanması ve dondurulması işlemleri de ÜYTE uygulamaları arasında değerlendirilmektedir.

Üreme hücrelerinin veya embriyoların dondurulması ile saklanması yalnızca ÜYTE Yönetmeliğinde yer alan tıbbi zaruret halleri doğrultusunda ve ÜYTE Yönetmeliğinde belirtilen sınırlar dahilinde gerçekleştirilmektedir.

Yönetmelikte belirtilen hususlar haricinde ise üreme hücreleri ve embriyoların saklanması yasaktır. Bu doğrultuda, üreme hücrelerinin dondurulması ve saklanması ile embriyoların dondurulması ile saklanması birbirinden farklı şartlara tabidir.

Üreme Hücrelerinin ve Gonad Dokularının Dondurulması ve Saklanması

ÜYTE Merkezlerinde herhangi bir yaş sınırı ya da evli olma şartı aranmaksızın herkesin üreme hücreleri ve gonad dokuları dondurulup saklanabilir. Bu işlemin yapılabilmesi için bazı tıbbi zorunluluk halleri söz konusudur. Bu tıbbi zorunluluk halleri erkek ve kadınlar için farklı düzenlemelere tabi tutulmuştur.

Erkekler için tıbbi zorunluluk halleri, kemoterapi ve radyoterapi gibi gonad hücrelerine zarar veren tedaviler görecek olması, üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar (testislerin alınması ve benzeri) geçirecek olması veya çok az sayıda sperminin olmasıdır.

Kadınlar için tıbbi zorunluluk halleri ise; kemoterapi ve radyoterapi gibi gonad hücrelerine zarar veren tedaviler geçirecek olması, üreme fonksiyonlarının kaybedilmesine yol açacak olan ameliyatlar (yumurtalıkların alınması gibi operasyonlar) geçirecek olması, düşük over rezervi olup henüz doğurmamış veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesinin bulunmasıdır. Ailesinde erken menopoz hikayesinin bulunması halinde kadının, menopoz hikayesinin üç uzman tabipten oluşan sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi gerekmektedir.

Üreme hücreleri en fazla 5 yıl süre ile merkezlerde saklanabilmektedir. Beş yıldan fazla saklanması Sağlık Bakanlığı’nın iznine tabidir. Saklanan numunelerin değerlendirmeleri, sayımları ve tekrar kullanılmasını engelleyecek şekilde imhası İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde kurulacak komisyon marifetiyle yapılmaktadır.

Embriyoların Dondurulması ve Saklanması

ÜYTE merkezlerinde embriyoların dondurulması ile saklanması uygulaması sadece evli eşlere gerçekleştirilmektedir. Evli eşlere uygulanan döllenme tedavisi sonucunda eğer birden fazla sağlıklı embriyo döllenirse, eşlerden her ikisinin rızası alınarak fazla döllenen embriyolar dondurulmak suretiyle saklanır. Bu saklamanın ne amaçla yapılması gerektiği ÜYTE Yönetmeliğinde açıklanmamışsa da bu saklanmanın amacı, dondurulan embriyoların sonraki gebeliklerde kullanılmasıdır. Zira, kendilerine ÜYTE uygulanacak eşlerden alınan yumurta ve spermler ile bunlardan elde edilen embriyoların ÜYTE Yönetmeliğinde belirlenen esaslar dışında her ne maksatla olursa olsun bulundurulması, kullanılması, nakledilmesi ve satılması yasaklanmıştır.

Adaylardan fazla embriyo elde edilmesi durumunda saklama süresinin bir yılı aşması halinde eşlerin birlikte ve her yıl bu embriyoların saklamasına onaylarının olduğuna ilişkin imzalı dilekçe vermeleri gerekmektedir. Eşlerin birlikte talebi olmadığı zaman eşlerden birinin ölümü halinde, eşlerin boşanması ihtimalinde veya sözleşmede belirlenen süre son bulduğunda saklanan embriyolar kurulacak komisyon tarafından tutanak altına alınarak imha edilecektir.

Nitekim AİHM tarafından verilen bir kararda  yerel mevzuat uyarınca dondurulan embriyoların anne adayına transferi için her iki eşin rızasının alınması gerekliliği AİHS’e aykırı bulunmamıştır.

AİHM Kararı T. 10.04.2007, E. 6339/05, Evans v. Birleşik Krallık Davası: “Britanya vatandaşı Bayan Natalie Evans (“başvuran”) tarafından… eski eşi ile birlikte oluşturduğu embriyoların saklanması ve kullanılması konusundaki eski eşinin rızasını geri almasına etkili bir biçimde izin veren yerel hukuktan yakınmıştır… başvuran ve J, klinikteki randevu sırasında ilk testlerin başvuranın iki yumurtalığında da kanser öncesi ciddi tümörleri taşıdığını ortaya çıkardığı ve yumurtalıkların alınması gerektiği konusunda bilgilendirildiler. Kendilerine, tümörlerin yavaşça büyümesinden dolayı birkaç yumurtanın tüp bebek (“IVF”) için alınabileceği ancak bunun bir an önce yapılması gerektiği anlatıldı…Bir hemşire, başvuranın ve J’nin IVF tedavisi için birer rıza belgesi imzalamaları gerektiğini ve 1990 İnsan Üremesi ve Embriyoloji Kanunu (“1990 kanunu”) hükümleri doğrultusunda başvuranın rahmine embriyoların yerleştirilmesinden önce, her biri için rızayı geri almanın herhangi bir zamanda mümkün olduğunu açıkladı. Başvuran, kendi döllenmemiş yumurtalarının dondurulmasının mümkün olup olmadığını sordu, ancak başarı olasılığının daha düşük olduğu bu işlemin klinikte yapılmadığı yönünde bilgilendirildi. 16. Daha sonra 1990 kanunu tarafından belirlenen formu imzalayarak, eşler gerekli rızalarını gösterdi. Form başlığının hemen altında şu sözlere rastlanmıştır: “Bu sorunlar hakkında bilgi almadıysanız ve size danışmanlık teklif edilmediyse bu formu imzalamayın. Kullanılmış olan sperm ve embriyolarla ilgili olanlar dışında bu rızanın şartlarını herhangi bir zaman değiştirebilirsiniz. Lütfen uygun biçimde numaraları girin veya kutucukları işaretleyin.” 17. 12 Kasım 2001 tarihinde çift, klinikte bulunmuş; on bir yumurta toplanmış ve döllenmiştir. Altı embriyo yaratılmış ve saklama işlemine alınmıştır. 26 Kasım’da başvuran yumurtalıklarını aldırmak için bir ameliyat geçirmiştir… Ortak embriyonun nasıl kullanılacağı konusunda çiftin anlaşması yok ise embriyo üzerindeki kullanma ya da tasarruf hakkının saklama makamına geçmesi gerekir... IVF tedavisine girişen kişiye rıza hükümlerini açıklama ve bu kişinin yazılı rızasını alma yükümlülüğünü IVF tedavisi uygulayan kliniklere yüklemiştir. Mevcut davada bu yükümlülüğün yerine getirildiğine ve başvuran ile J’nin ikisinin de hukukça aranan formları imzaladıklarına dair bir uyuşmazlık yoktur…hukukî açıdan J’nin herhangi bir zaman yerleştirme işlemine yönelik rızasını geri almakta özgür olduğunu, biliyordu…IVF tedavisinin tarafları arasındaki 8. maddeden doğan ihtilaflı haklarının arasında kurulan dengeye gelirsek…başvuranın genetik anlamda ebeveyn olma kararına saygı hakkının, J’nin başvuranın genetik ilişkili bir çocuğuna baba olmama kararına saygı hakkından daha büyük olduğu sonucuna varmamıştır…bu kuralların çekişmeli çıkarlar arasında adil bir denge kurmuş olduğu, sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edilmediği sonucuna varmıştır.”

KAYNAKÇA

AYKAÇ, Can Alper, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararları Evans/Birleşik Krallık Davası, TBB Dergisi, S. 76, Ankara 2008, s. 435 vd.