Giriş

Sermaye şirketlerinin temel amacı kar elde etmek olup bir ticari hayatın içinde bulunması söz konusudur. Sermaye şirketleri kanundan kaynaklanan zorunlu sebeplerle veya kendi istekleri uyarınca söz konusu ticari hayatlarını ve şirket varlıklarını sona erdirebilirler. Sona erme sebepleri olan fesih ve infisah sebeplerinin gerçekleşmesi ile başlayan süreç de tasfiye sürecidir. Şirketlerin tasfiyesi ile şirketlerin varlıkları ve tüzel kişilikleri sona erdirilir.

Tasfiye sürecinde amaç şirketin faaliyetlerinin ve tüzel kişiliğinin sonlandırılmasıdır. Bu amaçla şirketin malvarlıkları elden çıkarılır, şirket borçları ödenir, alacakları tahsil edilir, geriye kalan miktar ortaklar arasında dağıtılır ve şirketin tüm ilişkileri bitirilir. Dolayısıyla tasfiye süreci başlayınca şirketin temel amacı tasfiye amacı olmuş olur.

Tasfiye Sürecinde Şirket Borçlarının Ödenmesi

Tasfiye işlemlerinden biri de şirket borçlarının ödenmesidir. Her ne kadar Türk Ticaret Kanunu Geçici Madde 7/12 ve ve 7/15 uyarınca tasfiye sürecindeki şirketin borçlarının olmasının ticaret sicilinden silinmesine engel teşkil etmeyeceği düzenlenmişse de Geçici Madde 7/2 uyarınca tasfiye sürecindeki şirketin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden bir davasının bulunması şirketin tasfiyesine ve ticaret sicilinden silinmesine engeldir.

Şirketin davalı olduğu bir alacak davası söz konusu ise dava sonucuna göre borcu ödemesi gerekiyorsa ödemesi için tasfiye sürecinde davanın sonuçlanmasının beklenmesi gerekir. Ancak bazen söz konusu davaya rağmen tasfiye sonu kararı alınarak sürecin sona erdirilmesi ve şirketin tüzel kişiliğini yitirmesi söz konusu olabilir.

Ek Tasfiye

Tasfiye süreci bittikten ve şirket tüzel kişiliği sona erdikten sonra hala yapılmamış tasfiye işlemlerinin söz konusu olması halinde bu durumdan dolayı menfaati korunması gerekenleri korumak amacıyla ek tasfiye yoluna gidilebilir.

Ek tasfiye yolu Türk Ticaret Kanunu’nun “Ek tasfiye” başlıklı 547. maddesinde “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” şeklinde düzenlenmiştir. Böylece tasfiye süreci son bulmuş olmasına rağmen şirketin yeniden tescil ettirilmesi ve eksik tasfiye işlemlerinin tamamlanması imkânı mevcuttur.

Ek tasfiye kararı yalnızca bir geçici tedbir kararıdır. Bu kararla şirket geçici olarak canlandırılmaktadır. Eksik tasfiye işlemlerinin tamamlanması üzerine şirket tüzel kişiliği yeniden sona erdirilecektir.

Devam Eden Bir Dava Sırasında Şirketin Tasfiye Sürecinin Sonlanması Üzerine

Ek tasfiye kararı alınması için ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması gerekir. İlgili maddenin gerekçesinde bu zorunluluk hallerine verilen örnekler arasında şirketin bir davasının olması da şu şekilde belirtilmiştir:“g) Şirketin yararına sonuç doğuracak bir davanın açılması, şirketin bir davada davalı olarak bulunması veya aleyhine icra takibi yapılması söz konusu ise.”

Dolayısıyla hakkında dava olan bir borç söz konusu olmasına rağmen buna ilişkin tasfiye işlemleri kanuna uygun olarak gerçekleştirilmemiş ve tasfiye süreci sonlandırılarak şirket ticaret sicilinden çıkarılmışsa ek tasfiye yoluna gidilmesi söz konusu olabilir. Bu halde alacaklı mahkemenin kendisine verdiği sürede ek tasfiye talebinde bulunur. Tasfiye talebinin kabulü üzerine ek tasfiye memurunun katılımıyla alacak davasına devam edilir.

Alacaklının ek tasfiye talebinde bulunması için tasfiye sürecinde alacaklı olduğunu bildirmiş olması şartı aranmaz. Ancak ilgili maddenin gerekçesinde tasfiye talebinde bulunabilmek için üç şart öngörülmüştür. Buna göre ek tasfiye talebi korunmaya değer bir menfaate dayanıyor olmalı ve bu husus inandırıcı delillerle açıklanmalı, ek tasfiye bu menfaatin korunması için tek yol olmalı ve sicil memurunun şirketi sicilden silme kararına karşı; bir alacağın veya aktifin varlığı kanaat doğuracak bir şekilde belgelendirilerek, silme kararının iptali dava olunmalıdır.

Mahkeme ek tasfiye talebini yerinde bulursa şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemler için tasfiye memuru atar.

Organik Bağ

Bu hususta organik bağ hususuna da değinmek gerekir. Organik bağdan söz edilebilmesi için iki şirket arasında bir ilişki olmalıdır. İki şirketin kurucularının, ortaklarının ve yetkililerinin bir kısmının ya da tamamının aynı kişiler olması, faaliyetin aynı olması gibi hallerde de organik bağ olduğundan bahsedilebilir. Organik bağ kavramı Yargıtay tarafından iş hukuku alanında da kullanılmaktadır. Bu durumda tasfiye edilen şirket aynı kişilerden oluşan yeni bir şirket ile varlığını sürdürmekte ise alacaklı olduğunu iddia eden taraf bu yeni şirkete karşı da dava açabilmelidir.

Bu konu ile ilgili Yargıtay kararları mevcuttur;

Yargıtay Kararı – 9. HD., E.2014/23021 K.2014/36630 T.2.12.2014

“…Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, davalı şirket ile önceki şirket arasında organik bağ ve işyeri devri olup olmadığı konusunda toplanmaktadır. Davalıların hukuki sorumluluğu özellikle ‘tüzel kişilik perdesinin kaldırılması’ ve ‘organik bağ’ kavramları ışığında da ele alınmalıdır… ‘Organik Bağ’ tüzel kişiye karşı olan alacakların takip edilmesinde, bu takibin asıl borçlu şirket ile birlikte onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan şirkete karşı yapılabilmesini sağlayan bir hukuki yoldur. Bu halde iktisadi bütünlük aranmaz.”